Ebru Berra Alkan

berraalkann@gmail.com

Sanat Kurumu Derneği

Ankara’nın edebi bir muhit olma yolunda unutulmaya yüz tutmuş mekânlarını ve hikâyelerini ele aldığımız yazı dizimizi kapatıyoruz. Gelin son bölümümüzü Ankara’yı sadece cumhuriyetin başkenti değil, kültür ve sanatın da başkenti olmasına katkı sağlayan Sanat Kurumu Derneği’yle uğurlayalım.

1948 yılının dondurucu Ankara kışında, iki katlı taş binanın ikinci katında toplanmış bir grup sanatçı tarafından ‘Sanatsevenler Kulübü’ adında bir kulüp kuruldu. İlerleyen süreçte faaliyetlerini ‘Sanatsevenler Derneği’ adı altında yürütürken son olarak ‘Sanat Kurumu Derneği’ adını almıştır. ‘Güzel sanatları toplum içinde geliştirme ve yayma’ ilkesiyle yola çıkan dernek, Ankara’nın kültür – sanat ortamını uzun yıllar beslemiştir. Konya Sokak’taki Çağla Han içerisinde küçük bir odada başlayan serüvenine daha sonra Tuna Caddesi, Adakale Sokak, Gençlik Parkı içerisinde kendisine tahsil edilen Göl Gazinosu binasının bir bölümünde ve son olarak Küçükesat Libya Caddesi’nde devam eder.

 

Ankaralı yazar – çizerlerin, müzisyenlerin, tiyatrocuların ve ressamların müdavimleri oldukları bu mekân, kısa zaman içinde bir edebiyat mahfiline dönüşmüştür.  Derneğin kuşkusuz en dikkat çeken özelliklerinden biri de dekoruydu. Özel seramikleri, kadife üzerine kakma gümüş masaları, ahşap eşyaları ve daha birçok eşsiz parçayı içinde barındırıyordu. Söyleşileriyle, sergileriyle, panelleriyle Ankara sosyal hayatına uzun bir dönem damgasını vurmuştur. Tomris Uyar ve Turgut Uyar, 1961 kışında burada düzenlenen bir panel sırasında tanışmışlardır. Derneğin Göl Gazinosu binasında ‘Sobabaşı Söyleşileri’ adı altında düzenlenen ve dört yıl boyunca süren etkinlikler büyük ilgi görmüştür. Ayşegül Yüksel, Sevda Şener, Ionna Kuçuradi, Edip Cansever, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Behçet Aysan buradaki panellere katılanların yalnızca çok küçük bir kısmıdır. Uğur Mumcu ve Bedrettin Cömert gibi isimlerin konuşmalarında salonda oturacak yer kalmaz, gençler merdivenlere ve yerlere oturarak dinlerlermiş. Eren Aysan ve Zeynep Altıok Akatlı’nın hazırladığı ‘Bir Dem Ankara’ kitabından Hülya Nutku, Sevda Şener ve Dinçer Sümer’in burada geçen bir anısını şu sözlerle anlatır:

‘Bir başka toplantıda Dinçer Sümer’in oyunu kıyasıya tartışılırken, hayatımda tanıdığım en uzlaşmacı ve yaşamla barışık Dinçer Sümer’in tüm eleştirilere karşın herkese sevgi diliyle yaklaşmasını Sevda Şener hocamız: Dinçer Bey, herkese gül demeti dağıtmak zorunda değilsiniz! diyerek nazikane bir tavırla eleştirmişti.’

Oradan oraya savrulan kurum alışılagelmiş sanat ve kültür anlayışına daha çağdaş bir gözle bakan, yenilikçi sanata ev sahipliği etmiştir.  Zamanla birçok üyeye sahip olan, birçok insana dokunan Sanat Kurumu Derneği, Ankara’nın mihenk taşlarından biri haline gelmiş ve bu tarz kurumlar için örnek teşkil etmiştir.