Ebru Berra Alkan
Kürdün Meyhanesi, Tavukçu Lokantası, Üç Nal Meyhanesi
Ankara’da yemek yeme kültürü geçmişten günümüze kültür- sanatla harmanlanarak kendi kült mekânlarını yaratmayı başardı. ‘Üç Büyükler’ olarak adlandırabileceğimiz Ankara’nın tarihi lokantalarını birlikte tanıyalım.
Kürdün Meyhanesi
Kürdün Meyhanesi, Acemin Meyhanesi ya da resmi adıyla Yeni Hayat Lokantası, 1930’lu yılların sonunda Mehmet Özdilli tarafından açıldı ve 1962 yılına kadar varlığını sürdürdüğü bilinmektedir. Ulus’ta Posta Caddesi’nin solunda bulunan meyhane maalesef günümüze ulaşamamıştır. Meyhanenin yerinde şu an Kars Tandır Fırını bulunmaktadır. Mehmed Kemal Kurşunluoğlu’nun sözlerinden yola çıkarak, meyhanenin salonunun ileri doğru uzandığını ve iki bölümden oluştuğunu, birinci bölümün kapıdan girince düzayak ikinci bölümüne ise merdivenlerle çıkıldığını söyleyebiliriz. Özellikle 1940’lı yıllarda şair, yazar ve gazeteciler için çok önemli bir lokal olmuştur. Fikret Otyam, Orhan Kemal, Ümit Yaşar Oğuzcan, Enver Gökçe, Tarık Dursun gibi isimlerin sık sık uğradığı bir mekândır. Bu isimlerin yanı sıra Kürdün Meyhanesi ile en çok özleşen isimler Garip akımını temsil eden Orhan Veli ve yakın arkadaşlarıdır. Burada yapılan edebiyat ve kültür-sanat sohbetleri 15 Mayıs 1945 tarihinde yayımlanan Meydan dergisini de beslemiş hatta derginin temelleri bu meyhanede atılmıştır. Kürdün Meyhanesi edebi eserlerde de işlenmiştir. Orhan Veli Kanık, meyhanenin müdavimlerinden biri olan Montör Sabri için bir şiir yazmıştır.
‘ Montör Sabri ile
Daima geceleyin,
Daima sokakta
Ve daima sarhoş konuşuyoruz.
O, her seferinde
Eve geç kaldım diyor.
Ve her seferinde
Kolunda iki okka ekmek.’
-Orhan Veli Kanık
Tavukçu Lokantası
Ankara’nın ilk lokantalarından biridir Tavukçu Lokantası. 1930 yılında Ulus Anafartalar Caddesi’nde açılmıştır. Sahibi Arnavut kökenli olduğu için ‘Arnavut Hüsamettin’ lakaplı, Hüsamettin Sencer’dir. İlk zamanlarında sadece tavuklu pilav ve tavuk suyuna çorba yapan bir esnaf lokantasıydı. 1939 yılında el değiştirdi ve 1953 yılının Kasım ayında büyük bir yangın geçirerek kapandı. Tavukçu Lokantası bir süre sonra Sakarya Caddesi İnkılap Sokağı’nda hizmet veremeye başladı. Genişleyen menüsüyle küçük bir meyhaneye dönüştü. Burada apartmanın yıkılmasıyla beraber, 31 Aralık 2015 tarihinde kapanana kadar İnkılap II. Sokağı’nda hizmet verdi. Burası 1970 – 1980 yılları için oldukça önemli bir edebi mekandı. Cemal Süreya İstanbul’a taşınmadan önceki on yılı boyunca, hemen hemen her öğle vaktinde dostlarıyla burada buluşmuş ve edebiyat sohbetleri yapmıştır. Vüs’at O. Bener ise ‘Buzul Çağının Virüsü ve Bay Muannit Sahtegi’nin Notları’ kitaplarında bu mekânı işlemiştir.
Üç Nal Meyhanesi
Üç Nal Meyhanesi, 9 Mayıs 1946 tarihli Ulus gazetesinde yer alan ilana göre, 1946 yılının baharında açılmıştır. Ulus Anafartalar Caddesi Konak Sokağı’nda, Çiftlik Satış Mağazasının arkasında açılmıştır. Gazetede yer alan ilanda ‘lokanta’ adıyla anılsa da, daha çok ‘meyhane’ olarak ön plana çıkan bir mekandır. Sahibi Şinasi Baray, Orhan Veli’nin ve Oktay Rifat’ın, Ankara Erkek Lisesi’nden sınıf arkadaşlarıdır. Lise yıllarında Garip akımı üçlüsünün ilk şiirlerini yayımladığı Sesimiz dergisinin başlığını çizen yine Şinasi Baray’dır. Bu meyhanenin dekorasyonu da oldukça dikkat çekicidir. Öncelikle meyhanenin giriş kapısı çift kanatlıdır, duvarlarında tablolar ve bazı köşelerinde şarap şişelerinden yapılan saatler bulunur. Şemsi Belli’nin, ‘duyarak yaşayan insanların alemi, müşterek hatıraların mabedi.’ olarak andığı, Can Yücel’in adına şiir yazdığı mekandır.
‘Bu cehennemi sıcaktan kurtulmak için
Sırtımı, omuzlarımı yüzen
Ne bir esinti bekliyorum yaprakları uçarısıya,
Ne de bir yaz yağmuru bardaktan boşanırcasına
İhtiyacım benim başka bir sıcak
Teninin sıcaklığı senin
Yelelerimden sağrıma inen ter damlalarıyla
Koşturacak beni menzilinden menziline
Dört ayak, üç nal’
-Can Yücel