A. Cevat Uğraş
acevat@gmail.com
TMMOB Ankara Şubesi eski başkanı Tezcan Karakuş Candan’ın Ankara’nın hafızasını oluşturan binaların yer aldığı ‘Ankara’ya Bakmak’ sergisi Nurol Sanat Galerisi’nde 19 Ekim Cumartesi gününe kadar ziyaret edilebilir.
TMMOB Ankara Şubesi eski başkanı Tezcan Karakuş Candan’ın Ankara’nın hafızasını oluşturan binaların yer aldığı ‘Ankara’ya Bakmak’ sergisi Nurol Sanat Galerisi’nde 19 Ekim Cumartesi gününe kadar ziyaret edilebilir. İbrahim Karaoğlu küratörlüğünde başkentli sanatseverlerle buluşan eserler izleyenleri adeta Cumhuriyet yolculuğuna çıkarıyor.
‘Onlar sadece bir bina değil, bizi var eden ideolojinin bize bıraktığı emanetler’
Sergi açılışında konuşan Teczan Karakuş Candan, Cumhuriyet dönemi binalarının sadece birer bina değil, birer eser değil bizi var eden ideolojinin emanetleri olduğuna dikkat çekerek,
‘Beni teşvik eden pek çok şey oldu. Bu eserlerin bir kısmı deri üzerine çalışıldı. Bunun da fikir annesi Nihal Kemaloğlu. Bu eserleri İbrahim Bey’e gönderdiğimde ‘Hocam bunlar nasıl güzel şeyler’ dedi ve beni teşvik etti. Evde ailem, oğlum, sevgili eşim ve arkadaşlarım müthiş bir destek oldular. Bunlar sadece çerçeveye koyulmuş eserler değil, onlarla duygudaşlık kurarsanız, onların size söylediğini anlamak isterseniz. O başka bir hikâye. O hikâye için biz çok uzun süre mücadele ettik. Şimdi onu hafızalarımızda sanatsal boyutu ile kalsın istedik. Güncel hallerini yapmadım. Çünkü Cumhuriyet öyle bir değer ki bina yaparken bile onun estetik yaklaşımını düşünüyor. Kent planlarken de öyle düşünüyor. Üçüncü boyutuna kadar düşünüyor. Eserlerin bir kısmına baktığınızda burada onu göremeyeceksiniz. Öyle hatırlamıyorsunuzdur. Çünkü topografyayı çok güzel kullanmışlar. Bir kaide üzerine koydukları yapıyı bir sanat eserine, bir anıta dönüştürmüşler. Üçüncü boyuta bakarsınız mutlaka Kale’yi görürdü. Üçüncü boyutta bir bina diğerini kapatmazdı. Bir sanatsal boyut katmıştı üçüncü boyut planlamasında. Bugün bunların hiçbirini maalesef göremiyoruz. Onun için ben ilk halleri ile herkesin hafızasında kalsın, unutmasın insanlar diye çizdim. Onlar sadece bir bina değil, bir eser değil. Onlar aslında bizi var eden o ideolojinin bize bıraktığı emanetler’ ifadelerini kullandı.
Karaoğlu: ‘Cumhuriyetimizin aydınlanma düşüncesinin görsel hafızası burada’
Serginin küratörlüğünü yapan İbrahim Karaoğlu ise, ‘Ben çok uzun zamandır yurt içinde yurt dışında küratörlük yapıyorum. Bir proje beni ilk kez çok heyecanlandırdı. Çünkü sevgili arkadaşımız Tezcan başka bir şey yaptı. İlk kez sergisi açan, bütün bu düşlerini, hayallerini bizimle paylaşan bir sanatçının ilk sergisinde olmanın mutluluğunu yaşıyoruz şuan. Ama bu serginin bir özel durumu da; Cumhuriyetimizin yarattığı aydınlanma düşüncesinin hafızası olan tüm kurumların görsel hafızası burada. O bile isteye ve özellikle kendi içinde altını çize çize bunu yapmak istedi. Bunun üzerinden bir sanat evreni kurmak istedi. O daha önce yazdığı yazılarla zaten bize çok hoş sanatsal edebi tatlar sunuyordu. Mücadelesi zaten bizim katıldığımız, örnek aldığımız ve savunduğumuz bir mücadele. Şimdi bize böyle güzel bir sürpriz yaptı. Merleau-Ponty’nin çok güzel bir sözü var, Ponty, mekan üzerine çok değişik şeyler söylemiş ama en temel sözlerinden birisi benim çok etkilendiğim ve paylaştığım bir söz. Mimarlar da onu çok sever biliyorum. Diyor ki Ponty, ‘Varoluş mekansaldır’. Biz de ortak paydayı yaşayan bu güzel insanların hemen hepsi Cumhuriyetin yarattığı bu mekanların oluşturduğu kültürle, sunduğu estetikle bize kattığı değerlerle büyüdük. Tezcan Candan Karakuş bize o değerleri kendi düşsel prizmasından geçirerek, işte böyle bir görsellik sundu. O’nu kutluyorum.’ diye konuştu.
‘Ankara mimarisinin muhafaza edilmesi için bedeller ödedi’
Gazeteci Çiğdem Toker de Tezcan Karakuş Candan’ın Ankara’nın hafızasını oluşturan binaların korunması için ağır bedeller ödediğine vurgu yaparak, ‘Tezcan Karakuş Candan Cumhuriyet değerlerini yansıtan, Ankara mimarisinin muhafaza edilmesi için yıllar boyunca büyük bir mücadele sürdürdü, yürüttü ve bunun için ağır bedeller ödedi. Aslında muhafazakarlık bunu ifade eder. Muhafaza etmekten gelir. Zannettiğimiz ve gördüğümüz gibi değildir. Biz o bedellerin yaratımına tanıklık ediyoruz. İyi ki Tezcan Hanım var. Kendisine vatandaş olarak ve Ankaralı olarak çok teşekkür ediyoruz’ ifadelerini kullandı.
‘Ankara’ya bakmak’
Her şehrin hikâyesi vardır. Ankara’nın hikayesi Cumhuriyettir. O hikâyeyi geçmişten alıp kentimizin baş köşesine koyan yapılar, Ankara’nın bellek taşlarıdır. Sessiz sedasız bize şehrin hikâyesini anlatır. Karşılıklı bakışma gibidir o anlatı. Bakışların kesiştiği noktada bellek geçmişle gelecek arasında yolculuğa çıkar. O yolculuk nefes gibidir, ciğerlerinize çektiğinizde yaşamdır. O yolculuk bitmeyen kitap gibidir, okundukça okunur.
Sergi Cumhuriyet’in tasarlanmış başkenti ve nakış nakış işlenen ideolojisinin tanığı mekânların görsel hikâyesi ile kent ve mekânlar üzerinden bellek okumasına olanak sağlar. Ulus’tan başlayarak Çankaya’ya uzanan Cumhuriyet yolu ve onu besleyen damarlar üzerindeki kamu, sağlık, kültür sanat, eğitim ve üretim yapılarından oluşan sergi ile Cumhuriyet’in kentsel mekansal sergisi olan Ankara’yı, sergiye çıkartarak bir tavır koyar ve belleğimize görsel bir geçit töreni sunar.
